Bu paylaşım bazıları için tetikleyici veya travma geri çağırıcı olabilir.
18 yaşımın sonuna kadar küçük bir ilçede büyüdüm. Orada yaşarken yanımda erkek bir arkadaşımın yürümesi bile büyük bir sorundu. Kaldı ki el ele tutuşmak, öpüşmek, sevişmek veya bunların konuşulması söz konusu bile olamazdı. Arkadaşlarımızla okulda gizlice seks hakkında konuşurduk ama biri bizi duyacak diye o kadar korkardık ki, hala seks hakkında konuşurken biraz gerilir ve utanırım. Orada seks hakkında konuşulan tek şey namusumuzdu. Seksin varlığını zaten ergenliğin ortalarında fark etmişken aslında bana çocukluğumda bile yapılan baskıyı fark etmemiştim. Bir akrabam ben daha ilkokula bile başlamamışken bana “sakın orana elletme, yoksa seni döverim” diyordu. Şu zamanlarda bunu düşünürken beni tacizcilerden mi korumak istemişti, yoksa namusum üzerinde mi bir hakimiyet sağlamıştı bilmiyorum ama neden dövülen ben oluyordum? Bu cümle 20’li yaşlarımda bile aklımdan çıkmadı ve hayatımın ortasında bir yerde oturdu kaldı.
18 yaşımın sonunda büyük bir şehir üniversitesine okumak için geldim. Geldiğim yerden daha özgürlükçü bir yer olduğu su götürmez bir gerçekti. Burada yurt odamızda seks konuşabiliyorduk ama ben hala konuşurken çok gergindim. Ya alt kattakiler duyarsa ya kapımızın önünden biri geçerse ya oda arkadaşlarım bunu yargılarsa? Bir süre geçtikten sonra artık herkesin benden farklı olarak seks yaptığını fark ettim. Ben daha kendime bile dokunamıyordum. Artık seks yapmakla yapmamak arasındaki yerde kalmıştım. Çünkü hangisinin normal olduğunu bilmiyordum. Ben normal miydim yoksa garip miydim? Üniversite ve ilçedeki kimliklerim arasında sıkışıp kaldım. Seksi asla kafamda büyütmedim. Hiçbir zaman ilçedekinin aksine ilkim tabi ki kocam olacak düşüncesine girmedim. Yıllardır kafama giren bu düşüncelerin esiri olmadım. Tamam bunları düşünmüyordum fakat seks yapmak hala benim için korkutucu bir şeydi. Yargılanmaktan ve kendimi yargılamaktan çok korkuyordum.
Zaman içinde ilişkilerim oldu ve ilişkilerim ileri gittikçe benim ve partnerlerim için seks zorlu bir dağ haline geldi. İyi anlaşıyorduk, birbirimizi anlıyorduk ve güzel vakit geçiriyorduk ama olay yakınlaşmaya gelince ben bir duvar gibiydim. Bacaklarım kasılıyordu, çok korkuyordum ve ağlamak üzere oluyordum. Sanki o yatakta sadece ben ve partnerim yoktu, beni yargılayacak tüm insanlar da kenarda beni bekliyordu. O anda tek aklıma gelen sadece yargılanmak ve suçluluk duygusuydu. O zamanlar vajinismus yaşadığımı fark ettim. Böyle bir durumun karşısında da bunu zorluğu yaşadığım partnerlerim bana pek iyi davranmadı. Özellikle birinden psikolojik şiddete uğradım. Her defasında çektiğim o suçluluk duygusu yokmuş gibi o da bunu “beceremediğim” için bana kendimi suçlu hissettirdi. Seksi tamamlayamadığım için ne biçim bir kadın olduğumdan, kendisine ağrıdan başka hiçbir şey vermediğimden bahsedip durdu. Diğer denemelerimizde artık kendimi o kadar kötü hissediyordum ki her defasında özür dileyip duruyordum. Bu sefer de özür dilediğim için kendime saygım olmadığından bahsetmeye ve feminist ideolojimi yargılamaya başlamıştı. ‘Kendisine saygısı olan ve kendini feminist olarak tanımlayan hiçbir kadın bunun için özür dilemez’ diyordu. Kendisinin her defasında bana söylediği cümleleri ve oflamalarını unutmuş gibiydi. Bu sefer bir jinekolog veya psikologla görüşmemi söyledi fakat söyleme tarzı da aynı şekilde kırıcıydı. ‘Burası köyün değil, git seks yapamadığını söyle’ demişti. Benim için hala seks bir tabu olduğu için yardım alamadım ama şimdi diyorum ki keşke yardım alabilseymişim, kendi başıma atlatmak benim için zor oldu. Partnerim ve ben ise bana davranış şeklinden dolayı ve cinsel hayatımızın devam edemeyeceğini düşünüp ilişkimize son verdik.
Seks artık benim için sadece bir dert olmuştu. Bütün gün bunu düşünüyordum. Hep canımın ne kadar yanacağını ve kendimi yargılayan o sesi düşünüyordum. İşin ilginç tarafı ben hiçbir zaman bir kadını cinsel hayatı yüzünden yargılamadım. Ama iş kendime geldiğinde kafamdaki ses bana karşı çok sertti. Zaten yardım alamıyordum, bu işi kendim halletmem gerek diye düşündüm. Kafamdaki o sesi kendime karşı değiştirmeye karar verdim. Kendime dışardan bir insan gibi bakmaya başladım. Kim yargılayacaktı ki beni? Gerçekten beni bu yüzden yargılayacak insanların düşüncelerini önemsiyor muydum? Benim için doğru ve yanlış neydi? Bunların hepsini düşündüm. Benim kendi değerlerime göre benim yanlış yaptığım hiçbir şey yoktu, korkmam ve utanmam gereken hiçbir şey de yoktu. Küçükken bana öğretilen namus derslerinin hepsi bana göre yanlıştı. Bir yerlerde bazı insanlara göre hala bunlar doğru olabilir ama bana göre değildi. En önemlisi benim ne istediğimdi. Partnerimin beni zorlaması da önemli değildi. Ben ne zaman istersem o zaman olacaktı. Nitekim öyle de oldu, kendi içimde geçtiğim süreçten sonra yavaş yavaş bu durumu aşmaya başladım. Vücudumla ve kendimle barıştığım bir noktaya geldim. Sonunda vajinismusu atlattım. Kendimi tanıma yolculuğum olarak bakıyorum tüm bu yaşadıklarıma. Görüyorum ki yaşadığım yerin, daha ben küçücükken aklıma sokulan ‘orana sakın elletme’ sözlerinin yükünü yıllarca taşıdım. Artık dışardaki nasıl bir kadın olduğum sözlerini dinlemiyorum bile. Ben nasıl bir insan, nasıl bir kadın olduğumu biliyorum. Doğru ve yanlışı kendim ayırt ediyorum.