Türkiye’de Kadın Mühendis Olmak

ODTÜ Makina Mühendisliği bölümü mezunlarından ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları yüksek lisans öğrencisi Filiz Pehlivan hem iş hem öğrenim hayatından yola çıkarak Türkiye’de kadın mühendis olma deneyimlerini değerlendirdi.

Cinsiyete dayalı mesleki katmanlaşma, herhangi bir işyerinin en belirgin ve inatçı karakterlerinden biri olarak kabul edilebilir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, kadınların ve erkeklerin farklı sektörlerde ve farklı mesleklerde yoğunlaştığını görürsünüz; bu durum genellikle “kadın işi” ve “erkek işi” ayrımı ile ifade edilmektedir.

Genelleştirecek olursak, kadınlar hemşirelik, öğretmenlik, diyetisyenlik, sekreterlik vb. “kadın işi” olarak adlandırılan işlerde çalışırken; erkekler ise, mühendislik, bilgisayar programcılığı, pilotluk vb. gibi teknik veya entelektüel açıdan daha “donanımlı” olarak kabul edilen mesleklerde çalışırlar. İşgücü piyasasındaki bu yatay profesyonel tabakalaşmaya ek olarak, erkeklerin dikey tabakalaşma açısından da üst düzey yönetim pozisyonlarının yüksek bir yüzdesini işgal ettikleri bilinmektedir.

Cinsiyete dayalı iş veya meslek ayrımı kuşkusuz dinamik bir özellik sergilemektedir; belirli bir dönemde, belirli bir ülkede, bölgeden bölgeye, kadın işi/erkek işi tanımı değişebilir ve ayrıca zaman zaman bir kadının işi/mesleği veya bir erkeğin işi/mesleği cinsiyetten bağımsız bir duruma da dönüşebilir.

Mühendislik Eğitimindeki Durum

Mühendisliğin profesyonel kısmını tartışmadan önce mühendislik eğitimindeki duruma bakalım. Mühendislik okuyan kadınların yüzdesi son 20 yılda artmış olsa da, çoğu mühendislik dalında kadın öğrenci oranı hala çok düşük. Byko (2005), hayat hikayelerindeki zorlukları ve fırsatları araştırmak için bilim ve mühendislik alanındaki kadınlarla röportaj yaptı. Görüşmelerine dayanarak, ebeveyn desteğinin bir kadının “yapmak istediği her şeyi yapabileceğini” hissedebilmesi için en önemli destek olduğu sonucuna vardı.

Schaefer (2006), kadınların mühendislikteki başarısı için gerekli olan yaklaşımın ana hatlarını ise şu şekilde çizdi: İyi rol modeller oluşturmaya ihtiyaç vardır ve genç mezunların mühendislik işgücüne girerken karşılaştıkları engeller konusunda dürüst ve gerçekçi olmak gereklidir.

Alice E. Smith ve Berna Dengiz (2010), “Türkiye’de Mühendislikte Kadın – büyük ölçekli nicel ve nitel bir inceleme” adlı makalelerinde, 800’den fazla katılımcıyla görüşerek, Türkiye’de mühendislik alanında kadınlarla ilgili bilinen en kapsamlı çalışmayı yapmışlardır. Araştırma, Türkiye’deki kadınların mühendisliği, temelde yatan matematik ve bilimden zevk aldıkları için seçtiklerini gösteriyor. Ancak kadın öğrenciler, erkek akranlarından daha az fırsatlara sahip olduklarına inanmakta ve rol modellerin eksikliğini şiddetli bir şekilde hissetmektedir.

Havva Çaha ve Jarkynay Turgunalı 2015 yılında yaptıkları araştırmada kadınların mühendislik alanlarını erkeklere göre daha az tercih ettiğini iddia ettiler. Türkiye ve diğer ülkelerde yapılan ilgili araştırmalara dayanarak literatür taraması sonuçlarından bulgular elde ederek bu engelleri analiz ettiler.

Aşağıdaki tabloda, 1996-2013 döneminde Türkiye’deki mühendislik ve mühendislik dışı fakültelerden mezun olan öğrencilerin oranı gösterilmektedir. Mühendislikle karşılaştırıldığında şunu görüyoruz ki kadınlar mühendislik dışı alanları daha çok tercih ediyor. Bu tabloda pek çok bilim insanının hemfikir olduğu gibi; Türkiye’de mesleki ayrımın tam olarak var olduğu görülmektedir.

Tablo: Mühendislik ve seçilmiş Mühendislik dışı bölümlerin toplumsal cinsiyete göre mezun oranları (%)

Ezgi Pehlivanlı’nın yaptığı bir araştırma, çağdaş Türkiye’de mühendislik kültürünün cinsiyetçi inşasını incelemek açısından önemlidir. Pehlivanlı, araştırmasının başlangıcında sadece kadın mühendislerin deneyimlerini dinlemeyi planlamıştı. Literatürü gözden geçirirken, erkek mühendislerin katıldığı çok az çalışmanın olduğunu gördü. Erkek bir bakış açısı eklemenin, mühendislik mesleğinin erkeksi bir kültüre nasıl baktığını daha iyi anlatabileceğine karar verdi. Bu nedenle, çalışmasına erkek mühendisleri de dahil ederek daha geniş bir örneklemden yararlanmayı seçti. Vardığı sonuçlardan biri, ‘kadın mühendislere, toplumda mühendisliğin erkekler için daha uygun bir meslek olduğu kabul edildiğinden ve bir kadın için özellikle zor olduğu düşünüldüğünden dolayı saygı duyulduğu’ oldu.

Pehlivanlı’nın bulguları, ülkemizde özellikle mühendislik geçmişine sahip olan bazı siyasi figürlerin yükselişiyle de birlikte, genel mühendislik gereksinimlerinin yalnızca erkekler için uygun olan ‘ideal bir mühendislik imajı’ yarattığını gösterdi. Kadınlar bu resimde sadece tarihsel olarak dışlanmış olmakla kalmamış, aynı zamanda toplumsal tanımlara göre de yerleri hiçbir zaman inşa edilmemiştir. Bu nedenle, Türkiye’de kadınlar mühendis olduklarında, kültürel olarak erkekler için tasarlanmış bir misyonu başardıkları için şaşkınlık ve derin bir saygı tepkisi ile karşılanmaktaydılar.

Alice E. Smith ve Berna Dengiz yaptıkları bir çalışmada, öğrencileri mühendisliğe çekmenin çağdaş toplumda bir meydan okuma olduğu ve kadınların bu konuda en mükemmel kaynak olduğu sonucuna vardılar. Üniversite öğrencilerine yönelik kapsamlı anketlerinin en iyimser istatistiklerinden biri, “Mühendislik okumayı seçtiğim için memnunum” ifadesine yönelik en sağlam onay olarak (kesinlikle katılıyorum veya katılıyorum) cevabını vermeleri oldu.

Mesleki Yaşamda Kadın Mühendislerin Durumu

Havva Çaha ve Jarkynay Turgunalı 2015 yılında bir araştırma yaptı. Araştırma mühendislik alanından mezun olan 112 kadın çalışanı kapsıyordu ve çalışma esas olarak İstanbul’da gerçekleştirildi. Katılımcıların cevaplarından mühendislik mesleğine girip mesleği sürdürmek konusunda kadınların karşılaştığı üç engel ile ilgili duygu ve görüşlerinin ortaya çıkarılması sağlandı: işyerinde erkek egemen örgüt kültürünün varlığı, mesleki başarı yoksunluğunun yaşama etkisi ve iş-aile çatışması. Bulgular, kadınların mühendislik mesleklerine girip sürdürmek açısından bu 3 engel ile karşı karşıya olduğunu gösterdi.

Araştırmalarına göre şu sonuçlara varıldı;

  1. Kadın katılımcıların çoğu mühendislik eğitimini ailelerinin üzerlerindeki etkisiyle (%33,9) ve yeteneklerine göre (%27,5) seçmiştir. Bu sonuç, aynı zamanda Diekman’ın, çocukların küçük yaşlarda çoğunlukla aileleri tarafından yönlendirildiği ve bu durumun da onların gelecekteki seçimlerini etkileyebileceği ile sonuçlanan araştırmasına da benzerdi (Diekman, 2015).
  2. Kadın katılımcıların neredeyse tamamı (%91,1) yabancı dil konuşabilmektedir. Bu, mühendislik alanlarında kariyer yapmayı planlayan kadınların günümüzde en az bir yabancı dil bilgisine ihtiyaç duyduğu anlamına geliyordu.
  3. Kadın katılımcıların yarısından fazlası (%55,9) mühendis olarak çalışmaktadır. Kadınların %37,8’i mühendislik dışı diğer alanlarda çalışıyor ve kadınların sadece %6,3’ü kariyerini girişimci olarak sürdürüyor.
  4. Bu araştırmaya katılan kadınların yaklaşık yarısı şirketlerinde 3-9 yıl arasında çalışmaktadır (%48,2). %62,6’sının idari veya yönetsel bir görevi yoktur ve çoğu özel sektörde çalışmaktadır (%84,4).
  5. Mühendislik dışı bir işte çalışan kadın katılımcıların bu konudaki gerekçeleri: %38,1’i mesleğine göre iş bulamıyor. Katılımcıların%14’ü asla mühendis olarak çalışmayı planlamıyor. Kadınların %14,3’ü kendi işine sahip olmayı tercih ediyor. %11,9’u esnek çalışma saatlerinin olmadığını düşünüyor. Kadınların %9,5’i terfi etme şansının çok az olduğuna inanıyor, katılımcıların %7,1’i mühendislik çalışma ortamından hoşlanmıyor ve %4,8’i mühendislik alanlarını istedikleri için değil sınavda puanları yettiği için seçmişler.
  6. Çalışan kadınların çalışma hayatına odaklanmalarının önündeki engeller arasında çocuk bakımı konusu Türkiye’deki en büyük engellerden biridir.

Bir diğer önemli çalışma da Ezgi Pehlivanlı’dan. Pehlivanlı, katılımcı gözlem tekniği ile Ankara’da bir fabrika ve iki atölyede etnografik çalışmalar yaptı. Ayrıca kadın ve erkek mühendislerle kırk üç derinlemesine görüşme gerçekleştirdi. Kırk yaşın altında ve üzerinde olan iki ana grup oluşturmak için özellikle buna uygun olarak seçim yaptı. Görüşmeleri, katılımcıların mesleki algıları, toplumdan aldıkları tepkiler, eğitim ve iş hayatı deneyimleri açısından yorumladı.

Gözlemleri sonrası, cinsiyetlendirilmiş mühendislik kültürünün, mühendislik ile ilgili beklentileri ve tanımları şekillendirdiğini iddia etti. Makalesinde “Gerçek Mühendis” hakkında bir tanım var. “Gerçek mühendis”in rasyonel, problem çözücü, mekanik cihazlarda uygulamalı deneyime sahip, hem işte hem de boş zamanlarında teknik işten zevk alan biri olduğu iddia edilmektedir.

Genel geçer tanımlara göre “gerçek bir mühendis”, “bir erkek” veya “kadınlığını evde bırakan bir kadın” olmalıdır. Ayrıca evli olmaması ve uzun çalışma saatlerini kesintiye uğratacak aile sorumluluklarının olmaması tercih edilir. Eğer aile sorumluluğu olursa, seyahat edemeyebilir veya doğum iznine ihtiyacı olabilir.

Ayrıca mühendislik işi kirli, ağır ve fiziksel risklere açık olarak tanımlanır. İşin/işyerinin önceliklendirilmesi bir normdur ve gerçek mühendisin ofiste, toplantılarda veya saha ziyaretlerinde geçireceği sınırsız zamanı vardır ve kişisel/ aile çıkarları bu düzenlemeye uymalıdır.

Ezgi Pehlivanlı’nın araştırması çok önemli sonuçlara ulaştı. Kadın katılımcılar, kadın mühendisliğe yönelik önyargının kendileri açısından sorun yarattığını belirttiler. Nicholson’ın (1996) argümanını da doğrulayan, “önyargı”, bu çalışmada da kadın mühendislerin başa çıkması gereken önemli bir gizli engel olarak ortaya çıkmıştır. Kadınların sahada çalışamayacağı, seyahat engelleri ve medeni durumuna ilişkin ortaklaşılmış basmakalıp önyargıların işe alınmanın önündeki zorluklar olduğu katılımcılar tarafından vurgulandı.

Çalışma hayatına gelince, Pehlivanlı’nın bulguları, toplumsal kabul ve beklentiler açısından, cinsiyetçi mühendislik kültürünün işyeri ilişkilerinde yeniden üretildiğini  göstermiştir. “Gerçek mühendis”, “gerçek mühendislik işi” ve “ideal mühendislik kariyeri”nin ideolojik tanımları en çok iş hayatı deneyimlerinde görünür haldedir. Hem erkek hem de kadın mühendislerin bu üç ideal tip için eril normları destekleyen ve kadınları dışarıda tutan belirli tanımları vardır. Kadın katılımcılar bu ideal tanımlara ulaşmak için, erkek meslektaşlarından daha fazla çalışmaları gerektiğini söylemişlerdir.

Pehlivanlı, erkekçe yönleri destekleyen şeyin sadece mühendisliğin kendisi olmadığı, aynı zamanda sanayinin yapısının ataerkil kabullere dayandığı sonucuna da vardı. Aslında bu çalışmaya katılan birçok erkek katılımcı, kadın mühendislerin kendilerine aynı şartlar verildiği takdirde erkek meslektaşları gibi performans gösterebileceklerini de savundu. Görüldü ki; kadınları üretimin derinliklerine inmekten alıkoyan en önemli etkenlerden biri de, ataerkil endüstriyel ilişkilerdir. Eril alanlar ve eril görevler çoğunlukla kamusal alanda gerçekleşir veya mavi yakalı işçilerle çalışmak yakın ilişki gerektirir. Mavi yakalı işçiler kadın otoritesine karşı dirençlidir ve işverenler kadın mühendisleri bu nedenle de işe almaya isteksizdir.

Kadın katılımcıların anlatıları, kadın mühendislerin sırf kadın oldukları için ayrı tutulduğunu da gösterdi. Bu da, mevcut cinsiyet hiyerarşisinde başka bir sınıflandırma yaratmakta ve işyerinde ayrışmaya yol açmaktadır. Aslına bakılırsa, bu nedenlerle de kadınlar “gerçek mühendislik” olarak kabul edilen görevlere nadiren atanırlar.

Pehlivanlı’nın bulguları ayrıca, kadınların terfi ve çalışma ortamlarında saygı görme konusunda erkeklerden daha fazla engelle uğraşmak zorunda olduklarını gösterdi. Bu engeller, endüstri kültürü ile ilgili zorluklar, erkeklerin üretim sektöründe kadınlara yönelik tutumu, mavi yakalı işçilerin önünde kendini kanıtlama zorunluluğu, teknik deneyim eksikliği, pratik elde etme fırsatlarının olmaması ve iş ve aile hayatının birlikte yönetimindeki zorluklardır.

Bu çalışmanın bulguları, sadece mühendislik kültürünün değil, aynı zamanda bu kültür etrafındaki tüm değer sisteminin oldukça cinsiyetlendirildiğini ve belirli ideal tipleri desteklediğini ortaya koymuştur. Ancak günümüz Türkiye’sindeki endüstriyel üretim gerçekleri içinde bu ideal meslek normları nadiren geçerlidir. Bu çalışma ayrıca Türkiye’deki işgücü piyasa yapısının cinsiyete dayalı olduğunun da altını çizmiştir. Mühendislik sektöründe kadın ve erkeklerin farklı yerleri vardır ve alabilecekleri mesafe genellikle önceden ölçülmüştür. Bu yolda kadınlar erkeklerden daha fazla yapısal engelle baş etmek zorundadır. Araştırmaya katılanlar tarafından sık sık kadınların mühendislik işlerini erkekler kadar başarabildiği dile getirilse de, kadın ve erkeklerin aynı görevler için eşit şansları yoktur. Ayrıca toplum tarafından eşit desteği de alamamaktadırlar. Kadın mühendisler, saygı görmelerine rağmen, ancak belli bir kariyer noktasına kadar memnuniyetle karşılanırlar. Daha sonra evlenmeleri, çocuk sahibi olmaları ve geleneksel cinsiyet rollerine uygun bir yaşam sürmeleri beklenir.

Ben bu yazımda, kadın mühendislerin eğitim ve iş hayatındaki durumunu yaşadıklarımla da uyumlu olarak gördüğüm birkaç çalışma ışığında anlatmaya çalıştım. Şu sonuca varabiliriz ki; Türkiye’deki kadın mühendislerin konumu dünyaya göre çok büyük farklılık göstermiyor. Türkiye’de kadın mühendislerin hem eğitime hem de işgücüne katılımı erkeklerin aksine çok düşük düzeydedir ve  mühendisliğin her aşamasında hala yeterince temsil edilmemektedirler. Kadın mühendislerin işgücüne katılımı azalmaya devam etmekte, mühendislik diplomasına sahip kadınların çoğu da mühendislik dışında çalışmayı tercih etmektedir.  Aslında Türkiye’de kadın mühendisler, mühendislik harici işlere göre daha yüksek ücret almakta ve özel sektörde de kendilerine yer bulabilmektedirler. Ama gerçek şudur ki: kadın mühendisler kamu ya da özel her yerde aynı engellerle karşı karşıyalar.

REFERANSLAR

Byko, M. (2005) ‘Challenges and opportunities for women in science and engineering’, The Journal of the Minerals, Metals & Materials Society, 57 (4), 12– 15.

Schaefer, A.I. (2006) ‘A new approach to increasing diversity in engineering at the example of women in engineering’, European Journal of Engineering Education, 31 (6), 661–671.

Çaha Havva, Turgunalı Jarkynay ‘Women Engineering in Turkey: Case of Istanbul’, 2015

Diekman, A., Weisgram, E.S. and Belander, A.L. (2015). New routes to recruiting and retaining women in STEM: Policy implications of a communal goal congruity perspective. Social issues and Policy Review, 9(1), 56-68.

Smith, A. E., & Dengiz, B. (2010) ‘Women in engineering in Turkey – a large scale quantitative and qualitative examination’, European Journal of Engineering Education, 35, 45-57.

Pehlivanlı Kadayıfçı, Ezgi. Construction of Gendered Engineering Culture in Turkey, International Journal of Gender, Science and Technology, 221-243.

Pehlivanlı Kadayıfçı, Ezgi. Exploring the Hidden Curriculum of Gender in Engineering Education: A Case of an Engineering Faculty in Turkey. International Journal of Engineering Education Vol.35, No.4, pp.1194-1205, 2019.

Pehlivanlı Kadayıfçı, Ezgi. Manifestations of Gendered Engineering Culture in Turkey: Differing Experiences of Women and Men Engineers. The Academic Elegance.

Nicholson, P. (1996), Gender, Power and Organizations, Routledge, London, N.Y.

Zengin-Arslan, B., 2002. Women in engineering education in Turkey: understanding the gendered distribution.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s