Alias Grace dizisine ve kitabına dair spoiler içermektedir.

Alias Grace, Margaret Atwood’un gerçek bir hikayeden yola çıkarak kurguladığı roman, aynı zaman da Sarah Polley’in senaryolaştırdığı Kanada yapımı 6 bölümlük bir mini dizi. Başrolde Sarah Gadon rol alıyor.
Feminist yazar Margaret Atwood’un diğer distopik bir eseri olan The Handmaid’s Tale kitabından kurgulanan, eserle aynı isimdeki dizi kadar ses getirmese de, hikayedeki benzerlikler göze çarpıyor. Alias Grace de aslında bir kadın distopyası olarak karşımıza çıkıyor. The Handmaid’s Tale gelecekteki kadınların ‘hizmetçi’ olmasıyla tüm hak ve özgürlüklerinin elinden alınmasını anlatırken, Alias Grace ise 19.yüzyılda Kanada’da alt sınıftan kadınların durumunu izleyicilere sunuyor. Alias Grace gerçek bir öyküyü izlerken the Handmaids Tale de yüzyıllar sonraki farklı bir teknolojik ve toplum yapısını anlatan distopik bir kurgu görüyoruz fakat iki yapımda da net bir şekilde ataerkil düzen, tecavüz, taciz ve bekaret kavramları izleyicilere sunuluyor.
Hikaye, İrlanda göçmeni Grace’in hizmetçilik yaparken çalıştığı evdeki ev sahibini ve kahyasını öldürmesini anlatıyor. Grace yaklaşık 15 yıldır cinayetten mahkum yatarken bazı kesimler onun katil ve cadı olduğunu düşünürken, bazı kesimler de onun masum olduğunu düşünüyor. Hikaye ise tam burada başlıyor. Hikayenin sonuna kadar Grace Mark’ın masum mu yoksa suçlu mu olduğunu anlayamıyoruz. Masum olduğunu düşünen kesim Doktor Jordan’ı getirerek onu tedavi ettirmek istiyor ve Grace ona hikayesini anlatmaya başlıyor.
Evinde ilk önce babasından gördüğü taciz ve ev içi şiddetten, sonrasında çalışmaya gittiği evlerde yaşadığı tacizlerden bahsediyor. İlk çalışmaya gittiği evde tanıştığı arkadaşı Mary’nin ev sahibiyle ilişkisinden ve kürtaja giden o yolda, evdekilerin ve dönemin bekaret anlayışını görüyoruz. Sonrasında, Grace çalıştığı evde tacize uğruyor ve bununla başa çıkış yöntemi olarak o evden, cinayetin işlendiği diğer eve çalışmaya gidiyor.
Hikayedeki diğer kadınlara odaklanırsak, Grace’in arkadaşı Mary ve öldürdüğü kahya Nancy de aslında toplumdaki koşullar göz önüne alındığında Grace ile aynı yerdeler. Mary evin sahibiyle birlikte olup sonrasında evleneceklerini düşünürken, hamile kaldıktan sonra istenmeyip illegal yollarla kürtaj olmak zorunda kalıyor. Başarısız geçen bir kürtajdan sonra kan kaybından hayatını kaybeden Mary, hamile kalmasını kimseye açıklayamacağının ve çocuğu ile toplumda varolamayacağının farkındaydı bu yüzden onu çok büyük ihtimalle öldürebilecek olan kürtaj onun için iyi bir ihtimaldi. Ayrıca Mary, o topluma ve hizmetçi bir kadına göre politik düşünceleri olan ve bunları konuşan bir kadındı. Hiçbir zaman ev sahibi ve toplum tarafından olması gereken bir kadın gibi karşılanmadı. Diğer bir yandan Nancy ise varlıklı ev sahibinin ilk önce kahyası olup sonrasında onunla gayriresmi bir ilişki yaşayarak kadın olarak hayatla baş etme yöntemini bu şekilde bulmuş bir karakter. Çünkü, böyle bir toplumda varolmanın, güvende hissetmenin ve iyi bir yaşamın yolu buydu ona göre. Yine de, bekar bir erkekle ilişkisi olması hoş karşılanmadı ve o da Mary gibi dışlandı.
Grace’in hikayesini başından beri dinleyen Doktor Jordan, Grace’in ne kadar masum olduğunu biliyor ve asla cinayet işleyebileceğini düşünmüyordu çünkü Grace onun gözünde babasından ve ev sahipleri tarafından tacize uğraşmış ‘’masum’’ ve ‘’bakire’’ bir kadındı. Fakat izleyici olarak ve Doktor Jordan’ın gözünden baktığımızda, final bölümünde aslında Grace’in ev sahibi ve çalışanlarla bir ilişkisi olduğunu anlıyoruz.
Hikayede ilgi çeken nokta şu: Grace’in masumluğunu neden bekaretine ve erkeklerle olan ilişkisine bağlandı? Grace tacizlerden kaçıp, yalnızca işi olan hizmetçiliği yaparken ve cinayet işleme potansiyeli olmayan bir kadınken, neden çalışanlarla ve ev sahibiyle ilişkisini gördükten sonra hem Doktor Jordan hem de biz izleyici olarak cinayet işleyebileceğini düşündük? Bakire olmayan kadınlar, evlilik dışı ilişkisi olanlar ‘’kötü’’ve cinayet işleyebilen kadınlar mı? Mary ve Nancy gibi konuşmaktan çekinmeyen ve evlilik dışı ilişkisi olan kadınları toplum hala 21.yüzyılda dışlamıyor mu? Hikaye 19. yüzyılda geçse bile toplum hala bugün bu ve bunun gibi örneklerle nasıl bir kadın olduğumuzu, nasıl davranmamız gerektiğini ve ilişkilerimizi bize sorgulatıyor.
Güzel ve özetliyici bir o kadar da özete bili düşündürecek kalitede bir yazı olmuş başarılarınızın devamını dilerim.
BeğenBeğen