Yer Almak: Engellilik, Sav Sanatı, Sınırları Belirlemek

Anusha Misra tarafından 0801/2021 tarihinde Feminism in India için yazılmış olan ‘Taking Up Space: Disability, The Art Of Assertion & Setting Boundaries yazısını cevirdik.

Çeviren: Yaren Deniz Önal

Engelli insanlar olarak, bize sadece yardım istemenin değil, aynı zamanda insanlar bize sürekli yardım sorduğunda ve teklif ettiğinde, bizim çaresiz olduğumuzu varsayarlarsa, sonrasında bize yardım ederlerse ve müdahaleci sorular sorarlarsa bizim kişiliğimizi ihlal ettikleri öğretildi.  Kendimizi sürekli hırpalarken buluyoruz çünkü insanlar ‘’ama sana ne oldu?’’ diye sorduğunda ‘’hayır, sana açıklama borçlu değilim.’’ demenin uygun olduğu söylenmiyor.

‘’ Hayır deme, sınırlar koyma ve sav sanatı öğrenmeye koşullandırılmadığımız bir şeydir. Engelli halkın hiçbir zaman bağımsız yaşamayacağı varsayımı ile sağlıklı bir dünyada hayatımız açık kitap olduğuna inanılıyor.’’

Engelli olmayan bir birey için ne yaparsak yapalım ya da ne başarırsak başaralım her zaman yardıma ihtiyacımız olacaktır. Her zaman söylediğim gibi, bu tür durumlarda yapabileceğimiz şey yer almaktır. Sınırlarımızı belirleme yolunda bir adım olarak engelli bağımsızlığımızı geri kazanmamız, yeniden tanımlamamız ve canlandırmamız önemlidir.

Bakım İlişkileri

Bazen engelli bir kişi, istismarcı bir ebeveyn veya partnerle alışılmadık veya zorunlu bir bakım ilişkisinde sıkışmış hissedebilir. Ben kendimi duygusal olarak taciz eden eski bir erkek arkadaşımla böyle bir yapışkan ilişki içerisinde buldum. O ve ben bir keresinde önemsiz bir şey yüzünden insanların içinde kavga ettik. İddiasını kabul etmememe rağmen anlayışlı ve kibar olmalıydım çünkü eve gitmek için yardımına ihtiyacım vardı.

Genellikle ilişkilerde anlamlı bir bağ kurarken kendimizi ve ihtiyaçlarımızı açıkça ortaya koymamız gerekir: Bunu anlamam uzun zaman aldı. Engelli kişilerin çeşitli durumlarda sessiz kalmaları beklenirken, öte yandan, sadece var olduğumuz için himaye ediliyor ve neşelendiriliyoruz. Okul müdürünün tıbbi geçmişimi tüm okulun önünde ifşa etmesine hiçbir problem yokmuş gibi davrandım. Hatta onunla gurur duyuyormuş gibi yapmam gerekiyordu. Net bir şekilde hatırlıyorum, bana ayağa kalkıp tüm seyircilere el sallamamı söylediler ve aşağılanmama rağmen bunu yaptım çünkü engelli bir kadın olarak bunu yapmaya şartlandırılmıştım: itaatkâr ve minnettar ol, ‘’ en azından biri beni kutluyor’’ mümkün olan en aşağılayıcı ve onur kırıcı biçimde. O sırada gözlüklerimi takmıyordum ama arka taraftaki seyircilerin arasında oturan arkadaşım bana engellerimin büyük bir ekrana yazıldığını söyledi. Bunların arasında ‘’geveleyerek konuşma’’ yazıyordu. Burada, bu noktada, engelliliğimi kucaklamama ve güçlenmiş hissetmeme, ihtiyaçlarımı ve sesimi ön plana koymama izin verildiğini bilmediğimi belirtmekte fayda var.

İnsanlar bir fikrimizin olmasını beklemiyorlar çünkü en başından beri bizi çocuklaştırdılar ve kimliğimize bağlı olarak sesimizi bastırdılar. Örneğin, Dünya Engelliler Günü’nde benzerlerine tanık olduğumuz varlığımızın gereksiz ve simgesel takdirine rağmen, erişilebilirlik ve kaynak ihtiyaçlarımız geçersiz sayılıyor ve ötekileştirilmeye devam ediyoruz. Okulda toplantıya gitmek için alt kata yürüyemediğim için bir öğrencinin sınıfta kalması zorunluydu. Bu zorunlu kural, öğretmenlerin bu dönemde benimle kalması için rastgele bir öğrenci atamasına neden oldu. Böyle bir uygulama, özellikle bir öğrenci geride kalmak istemediğinde, ancak öğretmenin onu buna zorlaması gerektiğinde çok fazla düşmanlığa neden oldu.

Okulda nadiren azarlandım veya cezalandırıldım. Kimsenin bahsetmediği söylenmemiş bir kural vardı: öğretmenin beni azarlayamaması garipliği çünkü ben engelliydim. Buna karşılık, onları yüzüstü bırakmamak için itaatkâr olmalıydım (daha doğrusu, onlara beni azarlama fırsatı vermeyecektim). Bazı öğrenciler fısıldamaya ve bana ‘’öğretmenin evcil hayvanı’’ demeye başladı, böylece hissettiğim ötekiliği genişletti. Okuldaki engelli bir çocuk için yabancılaşma ve ötekilik temelde bir normdur: bize her zaman farklı olduğumuz gerçeği hatırlatılır. Engelli olan, farklı konuşan ya da farklı yürüyen birinin bakış açısını anlamaya çalışmayan bir okula gittim, çünkü o okulda kimse fiziksel engelli değildi. Havadaki engelli ayrımcılığı öyle bir şeydi ki, çevremdeki hiç kimse kendi gerçekliklerinin dışına bakmaya ve kendilerini farklı bedenlerin varlığını ve gerçekliklerini daha bilinçlendirmeye ve normalleştirmeye teşvik edilmedi.

Engellilik ve Bizi Özgürleştiren Sınırlar

Biz engelliler olarak koyduğumuz sınırlar kelimenin tam anlamıyla bizi bağlamıyor. Bunun yerine, özgürleştirebilir ve bizim için bağımsızlık ve erişilebilirliği yeniden tanımlayabilir. Kararlı ve iddialı olmalı ve ele alınmasını ve davranılmasını istediğimiz üslubu belirlemeliyiz. Bir ilişkide sahip olduğumuz sınırları ve beklentileri belirlemeli ve bunları olabildiğince açık hale getirmeliyiz. Gerçekliğimizi geri kazanmalı ve yeniden tanımlamalıyız: hepsi bize yardım etmek adına olan, bize hitap etmek, eylemselliğimizi elimizden almak ve bizim üzerimizde konuşmak için yanlış terminolojiler kullanan fiziksel engelli olmayan bireyler tarafından çarpıtılmış bir gerçeklik.

Hayırsever fiziksel engelli ayrımcılığı olarak bilinen ve iltifat olarak gizlenmiş hakaret olan bir terim vardır. Engelli gerçekleri çarpıtmak ve toplumumuzdaki insanları güçsüz ve küçük hissettirmek akıllıca bir taktiktir. Belirli bir ilham pornosu anlatımını zorlayan, bizi istisnai ve cesur olarak etiketleyen yetenekli insanlar da burada geçerlidir.

Hayırsever fiziksel engelli ayrımcılığının sinsi ve incelikli gücünü anlamak bir ömrümü aldı: 5.sınıfta ders öğretmenimin bana ‘’çok güzel’’ olan bir kızdan bahsettiğini, ancak ne zaman ayağa kalksa, herkesin yüzünü buruşturduğunu ve yüzlerinin başka yöne çevirdiğini anlattı çünkü yürüyüşü alışılmadık ve eğikti. Öğretmenim bu hikâyeyi ne zaman anlatsa çok hoşuma gitmeyen bir his kaplardı içimi ve öğretmenimin beni nasıl küçümsemeye çalıştığını anlamam yıllarımı aldı, çünkü başka neden böyle bir hikâyeyi engelli genç bir kıza anlatırsın? Bugün soruyorum: neden Notre Dame’in Kamburu’nu çirkin ve istenmeyen olarak algılamamız öğretiliyor? Neden kıvrımlı ve dağınık çizgilerden bu kadar korkuyoruz? Ve farklı yürüyen bükülmüş sırt ve bacaklardan?

Sınırları Belirlemedeki Zorluklar

Yalan söylemeyeceğim: Engelli bir kadın olarak aile üyeleriyle sınırlar koymak en zoruydu. Engelli çocukların ebeveynleri açıkça aşırı korumacıdır ve istemedikleri zaman bile müdahaleci olabilirler. Anneme başkalarıyla engelliliğim hakkında konuşmayı bırakmasını açıkça söylemek zorunda kaldım çünkü anlatılacak onun hikâyesi ya da anlatısı değildi. Anneme gideceğim buluşmalardan ya da karşılaşacağım ayrımcılıktan ve tacizden asla açıkça bahsetmedim çünkü onu endişelendirmek istemiyordum. 18 yaşıma geldiğimde, cinsel ilişkiler konusu ortaya çıktı. Bana bunun kesinlikle cinsel ilişkiye girme yaşı olmadığını ve benim seks yapamayacak kadar ‘’zayıf’’ olduğumu söylemesi neredeyse iki dakikalık zor bir konuşmaydı. Onun bu endişesine karşı dikkatliydim çünkü engelli bir çocuğa ebeveynlik yapmak asla kolay değildi. Bundan sonra ise erkeklerden veya fiziksel ilişkilerden hiç bahsetmedik.

‘’ Anneme kalbimi kıran sayısız adamdan ve yıllar içinde kaybettiğim çeşitli arkadaşlıklardan bahsettim. Sınırlar koymak, kişiliğimi geri kazanmak ve engelliliğimi yeniden tanımlamak söz konusu olduğunda, 2020 hem bu anne-kız ikilisi için hem de kişisel olarak benim için önemliydi. ‘’

Duygusal olarak anneme açılmaya ancak 2020 yılında, karantinada birlikte çok zaman geçirmeye başladığımızda başladım. Anneme kalbimi kıran sayısız adamdan ve yıllar içinde kaybettiğim çeşitli arkadaşlıklardan bahsettim. Konu sınırlar koymak, kişiliğimi geri kazanmak ve engelliliğimi yeniden tanımlamak söz konusu olduğunda, 2020 hem bu anne-kız ikilisi için hem de kişisel olarak benim için önemliydi.

‘’ Taking Up Space (Yer Almak)’’ yazarın engelli bir kadın olarak sözde ana akım alanlarda gezinme deneyimlerini yazdığı bir köşedir. Bir vaaz verme ya da ilham verme girişimi değil, fiziksel engelli ayrımcılığı olan bir toplumda birey olarak kendi eylemselliği olmayan insanlar için derslik, seminerler, market gibi fiziksel mekanlarda kendi gerçekliği içerisinde yer kaplamak hakkında konuşmaya çalışıyor.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s