Ilgın merhaba, öncelikle AraRenk Fanzin ile röportaj yapmayı kabul ettiğin için çok teşekkür ederiz .
1- Bize kendinizden biraz bahseder misiniz? Dövmeci olmaya nasıl karar verdiniz? Bu konuda sizin için neler önemli rol oynadı? Çevreniz nasıl karşıladı?
Genel olarak eğitim hayatını sevememiş biriyim. Hiç kendimi okula ve süregelen eğitim sistemine ait hissedemedim. Güzel sanatlar lisesinde resim bölümü okuduktan sonra üniversitede önce resim sonrasında grafik tasarım bölümlerini yarım bıraktım. İkinci üniversitem esnasında çevremdekilerin teşvikiyle dövme makinası alarak arkadaşlarıma dövme denemeye başladım. Sonrasında doğru düzgün öğrenmek istediğim için İzmir’de tanınan bir kadın dövme sanatçısının yanında çıraklık yaptım ve okulu bıraktım. Stil olarak işlerimiz benzemese de prensiplerimin temelini ona borçluyum. Ailemin dövmeye bir karşıtlığı olmadı ancak okulu bırakmama bozuldular tabi, zaman içerisinde kendimi dövme sanatında da ifade edebildiğimi ve kendime faydalı olduğumu gördükçe rahatladılar, hoşlarına gitmeye başladı
2- Peki, kendi dövmelerinden bahsedebilir misin?
Kendi üzerimdeki dövmeleri mottolara ve sevdiğim, görünce mutlu olduğum figürlere dayandırmayı tercih ediyorum. Üzerimdeki en büyük yeri kaplayan kadın figürü dövmesini dişil enerjinin gücüne ihtiyacım olduğunda görüp motive olabilmek için yaptırdım, hem kilit hem anahtar tutması; seçeneklerin ve tercihlerin tamamen kendime ait olmasını hatırlatıyor. Dövmeye bakınca güç, birey olarak yeterli hissetmek ve tutku bana çağrışım yapan düşünceler.
3- İlk başladığınız dönemlerinizi düşünerek genç bir kadın dövme sanatçısı olarak genç olmanın artıları ve eksileri nelerdir? Kadın olmak özgün, farklı bir durum yaratıyor mu yoksa dövmecilik daha cinsiyetsiz bir meslektir diyebilir miyiz?
Şu an baktığım yer işin içinden ve birlikte çalıştığım dövmeciler de kadın çoğunlukta olduğu için mesleki cinsiyetçilikten izoleyim. Ancak çıraklık dönemimde 20 yaşındaydım ve iş öğrendiğim sanatçıya gelen erkek müşterilerden çok kez flört çabasına maruz kaldım. Orta yaşlı erkekler genç kadınlara karşı daha manipülatif ve cesur oluyorlar. Genç arkadaşların sınırlarını kendileri çizmeyi, istemedikleri her şeye hayır demeyi unutmamaları lazım yoksa naifliklerini sömürmeye hazır çok insan var. Dövmeciliğin artık erkek egemen bir meslek olduğunu düşünmüyorum ancak siyaset erkeği el üstünde tutan ve kayıran bir yapıda olduğu sürece kadının kendini prensipleriyle var etmek için ekstra efor harcaması gerekiyor.
4- Sizce bu alanda kadın olmanın nasıl bir eksisi ve artısı var?
Günümüzün dövme sektörüyle on yıl öncesi asla aynı değil. Artık bu alanda kadınların daha baskın olduğunu düşünüyorum. Karanlık ve serseriliği marifet sanan işletmeler artık tutunamıyor. Temiz, aydınlık ve sağlıklı stüdyolar çoğaldı. Baktığınız açıya göre değişir. Merdiven altı yerlerde medeniyet aramak zaten makul değil. Sektördeki erkeklerin bir kısmında ne yazık ki işlemin tensel temas kısmının suistimal edilmesi, tacize vardırılması gibi rezalet olaylar var. Bu insanların yanında çalışan kadınlar da büyük ihtimalle mağduriyet yaşıyordur. Ancak Türkiye’de yeteneği ve çizim tarzlarıyla kendini kanıtlamış çok başarılı kadın sanatçılar var. Geleceğe umutla bakmamı sağlıyorlar.
5- Birçok kez piercing yaptırmaya gelen müşterilere kadın çalışanların baktığına şahit oldum. Eğer müşteri dövme yaptırmak için geldiyse erkek çalışan müşteri ile ilgileniyor. Buradan yola çıkarak genellikle dövme stüdyosuna gelen müşteriler stüdyoya ilk girdiklerinde eğer içeride kadın ve erkek varsa dövme sanatçısının erkek, asistanın ise kadın olduğunu varsayabiliyor. Bu durum sizin için de yaşandı mı? Ne gibi tepkiler verdiniz? Ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında?
Bahsettiğiniz sistem eski usul dövme stüdyolardadır sanırım. Şahsen ben hiç piercing yapmadım, dövmeyle piercing farklı meziyetler aslında bir tutmamak lazım. Çıraklık dövmecilikte klasik bir eğitim şeklidir diyeyim, bu temizliği, ayak işlerini yapmayı da kapsar. Bence artık daha çok kadın dövme öğrenmeye çalışıyor o yüzden daha basit işlemleri öğrenme aşamasında oldukları için onlara yaptırıyor olabilirler.
6- Bize eski usul dövme stüdyoları ile yeni usul dövme stüdyoları arasındaki farkları açıklayabilir misiniz? Sizce kadınların bu alana yönelmesinde ne gibi sebepler olabilir?
Yeni nesil dövme stüdyolarında dekordan başlayarak sanatçıların yaşam rutinlerine kadar gözlemlenebilecek bir sadeleşme ve bilinç artışı olduğunu düşünüyorum. Hazır olanı çoğaltmaya değil de kişiye özel tasarıma dayalı dövmeler yapılıyor artık. İnsanların kendilerini geliştirmeye eskiye kıyasla daha çok önem verdiğini çok net olarak görebiliriz. Bu durum kadınların bu alana yönelmesini hızlandırmış olabilir, serseri serbest takılan izbe dükkanlar yerine düzeni, vizyonu belli stüdyolar arttıkça kadın dövmecilerin sayısı da artmıştır. Ayrıca bu stüdyoları arttıranların da kadınlar olduğunu düşünüyorum.
7- İzmir’de bir dövme stüdyonuz var. Müşteri profiliniz nasıl, müşterileriniz ne tarz dövmeler istiyor ve hangi bölgeler ağırlıklı? Sizce dövmeler ve seçilen bölgeler müşterilerin cinsiyetiyle ilişkilendirilebilir mi?
Kadın olmam ve naif olarak adlandırılabilecek bir çizgi tarzında dövme yapıyor olmam sebebiyle müşterilerimin %80’i kadın. Bizim neslin erkekleri ne yazık ki toplumun cinsiyetler üzerindeki ayrımcı baskılarından tamamen kurtulamadı. Dolayısıyla kırılgan veya zarif modellerden uzak duruyorlar. Daha haşin ve koyu, büyük dövmeleri erkeklikle bağdaştırıyorlar. Kadın müşterilerim çoğunlukla kol, bacak ve göğüs kafesi yanına dövme yaptırmayı tercih ediyor. Genellikle ailelerine veya çocukluklarına ithafen oluyor dövmeleri.
Ameliyat veya yara izi kapatmak isteyenler de oluyor, onlarda estetik kaygıdan ziyade o izden kurtulma hissiyle bir telaş görüyorum.
8- Dövme yaptıracak kişilerle paylaşımınız oluyor mu? Dövme tasarımı sürecinde kişilerin hikayelerini dinliyor ve böyle bir paydaşlık yaşıyor musunuz? Bu doğrultuda kadınların sizinle paylaşımını bize aktarabilir misiniz? (mesela kadınlar iz kapattırmaya geliyorlar mı?)
Dövme yaparken özellikle de kişiyle enerjimiz tutmuşsa sohbet etmeyi, onunla ilgili sorular sorarak hayatını az çok algılamayı seviyorum. Onlar da hem kalıcı bir iz bırakıyor oluşumun verdiği yakınlık hem de yabancı birisine anlatmanın kolaylığıyla bana çok açık oluyorlar. İşimin en sevdiğim yönlerinden biri çok çeşitli insanla iletişime geçebilmek. Hepsi farklı meslek, geçmiş, vizyonlara sahipler, dolayısıyla dinlediklerim de o kadar uçtan uca farklı ki. Bazen anlatılandan çok etkilenip eve gelip sessiz oturduğum oluyor, fazla içselleştiriyorum, güzel olduğu kadar zaman zaman yıpratıcı da.
9- Tasarım konusunda cinsiyete dayalı önyargılar ile karşılaştığınız oluyor mu?
Bana gelen kişiler işlerimi inceleyip geldikleri için erkek dövmeci kıyasıyla ilgili yorumlarına şahit olmadım pek. Ancak genel olarak büyük dövmeleri erkek dövmecilerin yaptığını öngörüyor olabilirler, bu da biraz gerçekten de kadın sanatçıların çoğunun daha orta ve küçük ebatlı çalışmayı tercih etmesine dayanıyor olabilir. Benim gözlemlediğim ise kadınların detayları daha iyi yaptığını düşünüyorlar ve titiz olacaklarına inandıkları için hata paylarının düşük olduğunu sanıyorlar. Pozitif ayrımcılık diyebilir miyiz? 🙂
10- Hem kadın hem dövme sanatçısı olduğunuz için farklı bir ayrımcılığa maruz kaldığınızı hissettiğiniz oldu mu?
Mesleğimle ilgili en büyük ayrımcılığı ev tutarken yaşadım, inanılır gibi değil dövmeciye ev, işyeri vermiyorlar! Bir önceki jenerasyonun önyargıları sağ olsun böyle sabah akşam alkol tüketen, uyuşturucudan kafasını kaldıramayan insanlar olarak yaftalıyorlar. Oysaki karşısındakine baksa aklındakine ne kadar zıt. Kaç tane evi işyerini vermediler böyle, en son yalan söyleyerek tuttuk mecbur.
Bir negatif yanı da insanlar dövmeci olduğunuzu duyunca birden farklı bir samimiyet seviyesine geçiyor, “siz”li konuşurken “sen”e dönüyorlar. Dövme çoğu kişi için hala alternatif bir alan, o yüzden bu sektördekilerin veya dövmeli insanların geniş olduğu yanılgısına düşüp seviyesizleşebiliyorlar. Bir de dövme görünce sokakta yürüyen insanın bile gelip dövmeye dokunarak bir şeyler sorması var bunu aklım almıyor.
11- Dövmenin politik ve sosyal bir yanı da var. Bundan dolayı bu tarz pratikler hakkında bilginiz var mı? Mesela Sevgi İzi ve benzerleri gibi.
Sevgi izinden haberdarım, pratikte çok işe yarayabilecek olsa da işin içine kalıcılık ve acı verebilecek olması girince kişi dışında birinin inisiyatifine bırakılmasını pek içime sindiremiyorum. İdeolojik dövmelerin ise yükünün ağır olduğunu düşünüyorum, o dövmelere layık olmak sorumluluklarını almak önemli, yoksa yalnızca şekil olarak taşımak bir anlam ifade etmiyor.
12- Dövme yaptırmak için gelen müşterilerin aile baskısından dolayı görünmeyecek bir yere dövme yaptırdığı oluyor mu? Bunu önemli kılan ne gibi durumlar oldu?
Özellikle ilk dövmesini yaptıracak olanlarda dövmeyi görünmeyen bir yere yaptırma refleksi var. Ailevi veya iş hayatında sıkıntı yaratma ihtimalini göze alamıyorlar, ilk dövmeden sonra çok da düşünülmüyor bu konu üzerinde. Kabin memurlarına çok dövme yapıyorum, onlarda kurallar katı olduğu için üniformadan görünmeyecek yerlere yaptırıyorlar, can sıkıcı bir durum keşke herkes kendi vücudu hakkında sadece kendisi karar verebilse. Ailelerin ise ‘dövme yaptırırsan şöyle yaparım, yok şöyle eve almam’ falan gibi tehditlerine hiç inanmamak lazım asla o kadar yüksek tepki vermiyorlar, çocuklar da bundan mı korkmuştum diye şaşırıyor sonrasında 🙂