Annelerimizin Yaşayamadığı Hayatlar

Asiye

Ben hem kendime hem de hepimize biraz sitem etmek istiyorum bugün. Bir süredir içinden çıkamadığım, kafamda çözemediğim ve nedense artık yaştan mı bilmiyorum çevremde de en çok dillendirilen konu haline gelmiş bir meseleden bahsedeceğim: annem, annelerimiz. Bence biz annelerimizi özgürleştiremiyoruz, özgürleştiremedik yani. Ben özgürleştiremedim en azından.


Kısacası ben annemle hiçbir zaman yıldızımızın barışık olduğunu hatırlamam. Hep bir kavga dövüş. Canımdan çok severim. Saftır ve bayağı akıllı kadındır annem. Ancak iş bana gelince bence asla ve asla anlaşamıyoruz. Bu anlaşamama durumunu hayatımın büyük bir kısmında ikili ilişkimiz üzerinden ele aldım. İşte anlaşmıyoruz bu konuda, kavga edelim: “Anne sus, anne yapma!”. Hep bu şekilde.


Ama son zamanlarda bu ilişkinin üzerine iyice düşünmeye, diğer tarafları, başka anneleri duymaya başladım. Öncelikle istesem de istemesem de bir şekilde bu konu açılır oldu. 20’li yaşlarında feminist, çoğunlukla kadınlardan oluşan bir çevrem var ve normalde ‘ilişki/flört’ muhabbeti dönen ortamlarda son zamanlarda kendimizi annelerimizden konuşurken bulduk. Benim için anneler ilk defa bu kadar sorunsallaşıyor. Yakınmıyoruz annelerimizden ya da bir şeyler oluyor sinirleniyoruz ve onu anlatıyoruz gibi değil. Annelerimizden bahsediyoruz, onları çekiştiriyoruz, “Ya işte anlamıyor, ne yapacağım?” diyip duruyoruz birbirimize. Geçmiş olaylara dönüp dönüp onları anlatıyoruz. “Zamanında şöyle olmuştu, böyle olmuştu.” veya “Bak benim annem de şöyle yaptı böyle yaptı.”


Bu etkileşimlerde naçizane 3-5 şeyde çok ortaklaşıyoruz. Öncelikle çoğumuz bir noktada annelerimiz tarafından ‘orospu’lanmışız. Bu çok ortak. İşte kıyafetten diyen var, işe girince diyen var, sevgili yapınca alttan alttan hissettiren var. Sen neler yapıyorsun, komşular laf eder, seni şurada görmüşler… Klasik bu şekilde devam ediyor. Bu konuda başka bir ortak nokta da şu ki sebepler hep eften püften. Yani gerçekten evlilik dışı ilişkide, annesinin onaylamadığı ilişkide basılıp vs. annesi tarafından ‘orospu’lanan duymadım henüz. Evet, annelerimizin istemediği şeyler yapıyoruz ama onlardan ‘orospu’lanmıyoruz. Başka şeylerden. Minik, bizim için önemsiz şeyler ısıtılıp önümüze sunuluyor. Ne bileyim kılık kıyafet olsun, geç saatte sokakta olmak olsun. Hep uyduruktan şeyler. Ama bizi çok kırmış, anne tarafından anlaşılmamayı bize hissettirmiş şeyler.


Onun dışında annelerimiz üzerinde enteresan bir ‘hasta’ tabiri var. Hatta ‘deli’ imajı var. Benimkinde çok net buram buram vardı. Hep annemin üzerinde bir ‘deli’, ‘histerik’ imajı yaratıldı. Gerçekten dönüp baktığımda anlam veremiyorum ama hep bu imaj çizilmişti üzerine ve ne yaparsa yapsın suçlu annem değil ‘hastalık’tı. Ne kavga olursa olsun anneme ‘he’ demeliyiz çünkü ‘hasta’. Ya da annem olayı abartmış, anlatsan da anlamaz çünkü ‘hasta’. Hep böyle bir imaj var. Ben de bu şekilde büyüdüm. Annem böyle herhalde. Hala bazı hareketlerimi bununla açıklamaya çalışıyorum: “Annem böyleydi, bana da annemden geçmiş demek ki. O yüzden ben de böyleyim.” Yani akli dengemizin bozuk olduğuna çok inanırdım. Hala bazen ben de hastayım diye düşünürüm. Psikolojik sorunlarım var, genetik derim.


Konuyu bir tık daha ilerletince hepimizde ortak bir şiddet anlatısı var. Herkesin uzaktan yakından bir şiddet hikâyesi var. “Babam anneme vurmuştu.” “Vurmuştu ama tek seferlikti.” “Vurmuştu, gördüm ama annem de delirtmişti.” Hep şiddet var. Boşanmışsa da boşanmamışsa da, gördüysek de görmediysek de, hatırlamıyorsak da hep bir şiddet hikâyesi var dillendirilen. İttirme, tokat, aldatma, şiddet, şüpheli derecede erken doğmuş kardeşler, annelerimizi döven dayakçı babalar… En basitinden bağırış çağırış, hep bir ‘ev içi gürültü’. Hepimiz aslında hafızamızın bir yerlerinde ‘vaka’ diyemiyor olsak da ev içi şiddetle mis gibi de karşılaşmışız çocukken. Benim net anlatabileceğim bir hikâyem yok ama kare kare ‘an’lar var.


Yine de bu yeni yeni yoğunlaşan ‘anne’ sohbetlerinde beni en çok etkileyen, derinden üzen şiddet bile değil. Annelerimizin yaşayamadığı hayatlar. Çünkü bütün yakınmalarımız, sineye çekişlerimiz bunlarla sonuçlanıyor: “Annem bu hayati bilmiyor ki, görmemiş ki. Annelerimize bu hayatlar sunulmamış.” Hep buna geliyoruz işin sonunda. Bunda da hemfikiriz bayağı.


Bir şekilde onların bizim yaşımızdayken önlerine çıkmayan fırsatları değerlendiriyoruz kafamızda. Onun döneminde şarkıcı olmak ‘kötü yola düşmek’ti. Onun döneminde kadınlar istediği okulu okuyamıyordu, babaları yolluyordu. Onun döneminde baba evinden koca evineydi, onun döneminde erken evlenmek normaldi. Onun döneminde kadınlar öyle giyinemezdi, onun döneminde….


Ve sinirleniyorum. Onun döneminde neden öyleydi, nasıl öyleydi? Sadece annelerin değil kadınların elinden binlerce imkanı koca/baba/ erkekler nasıl böyle alıp onları 3-4 seçeneğe, çoğu zaman içlerinden seçimi bile kendilerinin yapamadığı seçeneklere maruz bıraktılar? ‘Sen yapamazsın, edemezsinler’le onları hiç yalnız bırakmadılar, iskele babası gibi hep başlarında dikildiler, göz diktiler, takip ettiler, laf ettiler. Böyle düşününce kendimi annemin hayatındaki bütün erkeklere karşı öfke duymaktan alıkoyamıyorum. Siz nasıl anneme, kadınlara bunu yapabildiniz?


Bizden önceki jenerasyonlardaki kadınların eline geçemeyen fırsatları, şu an yapabildiklerimizi bu yüzden sonuna kadar zorlamamız gerektiğini düşünüyorum. Sonuna kadar. Hepsinin acısını çıkarana kadar.
İşte sitemimin geldiği nokta bu oluyor. Ben bu erkeklere ve bu sisteme söverken annemin, anneannemin tadamadığı kadın hareketi, feminist hareket üzerine düşünürken bir yandan da şunu fark ediyorum ki ben de çok bir şey yapmıyorum. Annem için en azından. Çok anlamsız geliyor bu bana çünkü annemi bir türlü kendi mücadeleme dâhil edemiyorum. Olmuyor. Belki de çatışma içinde olmayı doğal konumumuz olarak o kadar kurgulamışım ki ortaklaşabileceğimiz düşüncesinden iyice uzaklaşmışım. Yani ortak deneyimler üzerinden annemle anlaşabileceğimize, belki bunları konuşabileceğimize inancım pek yok. Böyle bir ortamım da olmadı. Olursa da nedendir bilmiyorum ama hep olumsuz karşılayacak daha doğrusu çatışacakmışız gibime geliyor. Velhasılıkelam, ben annemi özgürleştiremiyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s