Bu yazının orijinali Feminism in India için 02.02.2021 tarihinde Aishwarya Lonkar tarafından yazılmıştır.
Orijinal yazı için: https://feminisminindia.com/2021/02/02/circular-economy-textiles-value-chain-feminist-lens/
Her yıl kişi başı tahmini 20 parça giysi üretiliyor. Journal Nature Climate Change’deki 2018 raporunagöre, bu küresel olarak 1,2 milyar ton GHG (sera gazı) emisyonunu oluşturuyor. Karbonu bu ölçekte tutmak, her yıl 3 milyar daha fazla ağaç dikmemizi gerektirir!
Tekstil endüstrisinin giyim üretimi, dağıtımı ve kullanımı genelindeki mevcut sistemi çoğunlukla doğrusaldır. Giysilerin yalnızca %15’i yeniden kullanılıyor veya geri dönüştürülmekte, kalanı ise yakma fırınlarına ve çöp sahalarına bırakılmaktadır. Ellen MacArthur Vakfı’nın 2017 tarihli bir raporuna göre, giysilerin geri dönüştürülmemesi ve yetersiz kullanılması nedeniyle, sistemden her yıl 500 milyon dolar değer kaybediyor. Sektörden kaynaklanan çevre ve sağlık tehlikeleri de gizlenmiyor. Doğru adımlar, 2030’da yıllık 8 milyar dolarlık ekonomik fayda sağlayabilir. Başarısızlık ise, küresel karbon emisyonlarında mevcut %10’luk payı %16’ya çıkabilir.
Sonuç olarak, gezegenin yeni ihtiyaçlarına karşı hazırlıklı olarak ortaya çıkan döngüsel ekonomi gibi ekonomik modeller, tekstil tedarik zincirinde daha da önemli hale geliyor. ‘Döngüsel ekonomi, israfı ortadan kaldırmayı ve kaynakların sürekli kullanımını amaçlayan ekonomik bir sistemdir. Kapalı bir döngü sistemi oluşturmak için yeniden kullanım, paylaşım, onarım, yeniden üretim ve geri dönüşüm sistemlerini kullanır. Kaynak girdilerinin kullanımını en aza indirmeyi ve atık kirliliğini ve karbon emisyonlarını azaltmayı hedefler.’
Tekstil endüstrisine döngüsellik kazandırmak üretilen tekstillerin geri dönüştürülebilir olması veya geri dönüştürülmüş tekstil malzemelerinden yapılması ve uygun geri dönüşüm sisteminin devreye alınması anlamına gelecektir. Bu aynı zamanda ürün ömrünü de uzatır. Daha dayanıklı ve daha az kaynak odaklı olan hızlı modadan* yavaş modaya** geçiş aynı zamanda endüstride doğrusallığı sağlamanın yenilikçi bir yoludur.
Sürdürülebilirliğe geçişte herhangi bir sistem, tüm yönleriyle ve tüm cinsiyetlerin katılımıyla kapsayıcı olmalıdır. Ancak şimdiye kadar, döngüsellik hakkındaki tartışmalar büyük ölçüde yalnızca çevresel ve ticari alanlara odaklandı. Özellikle kadınların tekstil tedarik zincirinde döngüsel ekonomideki dönüşümlere öncülük etmedeki rolü başta olmak üzere, döngüselliğin toplumsal etkilerin toplandığı ve analiz edildiği çok az araştırma var.
“Şimdiye kadar, döngüsellik hakkındaki tartışmalar büyük ölçüde yalnızca çevresel ve ticari alanlara odaklandı. Özellikle kadınların tekstil tedarik zincirinde döngüsel ekonomideki dönüşümlere öncülük etmedeki rolü başta olmak üzere, döngüselliğin toplumsal etkilerin toplandığı ve analiz edildiği çok az araştırma var.”
Doğrusal bir ekonominin sonuçlarından olan çevre kirliliğinin sonuçları özellikle toplumun dezavantajlı grupları için çok büyük. Kadınlar bundan daha fazla etkilenme eğilimindedir, çünkü sosyal normlar çerçevesinde atık yönetimi gibi belirli roller esas olarak kadınlara verilen ev işlerinin altına düşer. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerdeki çok uluslu şirketlerin çevresel standartları daha seyrek uygulamaları ve tekstil endüstrisindeki işgücünün artarak kadınlaşması da endişe nedenler arasındadır. Kadınlar çoğunlukla bu tur gelişmelerin en büyük zayiatları arasındadır.
Kadınların kırılganlığı, tekstil fabrikalarındaki koşullara ilişkin raporlarda özellikle vurgulanıyor. 1990’ların başında Avrupa’daki Temiz Giysi Kampanyasının odak noktası, tekstil endüstrisinde emeğin, evrensel feminizasyonunu ve kötü çalışma koşullarını gün ışığına çıkarmaktı. Hırvatistan’dan kimliği belirsiz bir işçinin Temiz Giysiler kampanyasına verdiği ifade bunu etkili bir şekilde vurguluyor: ‘Benim işim ütü yapmak. Yazın hava çok sıcak ve ütüler fabrikanın penceresiz bir bölümünde. Sıcak ve buhar dolu. Acele içindesin. Sürekli ayakta ve yorgunsun. Doğal olarak, işçiler bayılıyor. Yazın fabrikadaki sıcaklık termometreyle ölçülemeyecek sıcaklıkta oluyor.’
The Guardian 2014 yılındaki raporuna göre, Vietnam’daki 700.000 hazır giyim fabrikası çalışanının %80’inin kadın olduğunu belirtti. Uzun saatler çalışıyorlar, erkeklere göre eğitim ve sosyal yardım alma olasılıkları daha düşük ve erkeklerin maaşının %85’ini kazanıyorlar. Kadınlar ayrıca hem işçi hem de kullanıcı olarak tekstillerde kullanılan boya, astar, geciktirici, çözücü vb. gibi tehlikeli maddelerin ağına düşerler. Cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınları sürekli toksik tozlara maruz bırakıyor. Bu, cilt alerjileri, solunum, göz ve kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları gibi çeşitli sağlık sorunlarının kadınlarda erkeklerden daha sık teşhis edilmesine yol açmıştır.
Sonuç olarak, tekstil tedarik zincirinin feminist bir mercekle titiz bir analizi, kadınların endüstrinin merkezinde, solunda ve sağında olduğunu gün ışığına çıkarıyor. Sektörün toplam işgücünün %70’inden fazlasını oluşturan, tekstil ürünlerinin en büyük tüketicisi olan ve sektördeki gelişmelerden hem doğrudan hem de dolaylı olan etkilenen kadınlardır. Sektörde sürdürebilirlik ve döngüselliğin sağlanması, toplumumuzun yeterince temsil edilmeyen ancak gereğinden fazla çalışan bu kesimi için sonsuz olumlu etkilere sahip olacaktır. Çalışan olarak üretim sırasında tehlikeli kimyasallara ve hammaddelere maruz kalmanın ekstra yükü; tekstil atıklarını ev emekçileri olarak yönetmek zorunda kalmanın yükü ve tekstil üretim tesislerinin ürettiği zehirli atıklarla temizlik iş gücü olarak uğraşmak zorunda kalmanın yükü önemli ölçüde azaltacaktır.
‘Kadınlar, tüketici, girişimci ve kanun yapıcılar olarak tekstil döngüsel ekonomisinde merkezi bir rol oynama konusunda muazzam bir potansiyele sahiptir. Tüketiciler olarak malzeme seçimi, giysilerin yeniden kullanımı, kiralama, yeniden imalat, yeniden satış, tüketim pazarlarında yerel ekonomik aktivitenin gelişmesine katkı sağlayabilecek faaliyetlerdir.’
Tüm bunlar göz önüne alındığında, kadınlar, tüketici, girişimci ve kanun yapıcı olarak tekstil döngüsel ekonomisinde merkezi bir rol oynama konusunda muazzam bir potansiyele sahipler. Tüketiciler olarak malzeme seçimi, giysilerin yeniden kullanımı, kiralama, yeniden imalat, yeniden satış, tüketim pazarlarında yerel ekonomik aktivitenin gelişmesine katkı sağlayabilecek faaliyetlerdir. Bu sektörde çalışan kadınlara daha iyi ve değişen roller sunma potansiyeline sahiptirler. Sadakatlerini daha etik yerel markalara kaydırmak değişimi yönlendirmeye yardımcı olabilir. Girişimciler olarak, tekstil endüstrisinde çevre ve işgücü dostu üretim için yenilikçi modeller getirmek, yeniden kullanım pazarının ve geri dönüştürülmüş hammaddelerin artan payının önünü açabilir. Kanun yapıcılar olarak, üretici öder ilkesi, tüketici sorumluluğu ve fabrikalardaki uygun risk değerlendirme araçları endüstrinin düzenlenmesinde etkili olabilir.
Döngüsel ekonomiye geçiş, ancak değişen tüketici davranışlarını da içeren sistemsel değişikliklerle mümkündür. Moda tüketicisi olarak bizler için tekstil tedarik zincirindeki döngüsel ekonomi, moda bilincinden çevre bilincine geçiş anlamına gelebilir. Döngüsel ekonomide yaşamak, daha iyi seçimler yapmak ve satın alma uygulamalarımızdan sorumlu olmakla ilgilidir. Kullanılmış kıyafet satın almak, bir kerelik kıyafetleri kiralamak ve kaçınılmaz olarak daha uzun süren hızlı modayı yerine yavaş modayı benimsemek kadar basit olabilir. Bilgiyi paylaşmak ve kişinin etkisi ile değişimi etkilemeye çalışmakla ilgilidir. En küçük seçimlerimizin sahip olabileceği etkilerin farkında olmak! Seçimlerimiz ve modamız dünyaya mal olmamalı. Neden? Çünkü, Aracelli Gallego’nun haklı olarak söylediği gibi; B gezegeni yok!
* Hızlı moda çabuk değişen, yeni, son moda ürünlerin uygun fiyatlı ve hızla piyasaya sürüldüğü bir trend. Bir nevi tekstil sektörünün fast-food’u.
** Yavaş moda ise hızlı moda kavramına karşı üretilmiş bir kavram olup, uzun süre giyilebilecek, modası geçmeyecek, sürdürülebilir ürünlerle üretilmiş kıyafetlerin piyasaya sürüldüğü bir moda anlayışıdır.