Psikolojide Fobikliğin Turnusolu: Eşcinsellik Tedavisi

Havva

Tarih boyunca patriarka, bilime egemen olmuştur. Ürettiği heteroseksist düzenle birlikte “bilimsel gelişmeler” adı altında kadın ve LGBTİ+’ları zapturap altına almak için esasında şiddet olan ama “tedavi” dedikleri birçok uygulamaya imza atmışlardır. Patriarkal düzenin her halinin buram buram hissedildiği bilimlerden -belki de en can alıcısı- biri de Psikoloji. Ana akım Psikoloji ortaya çıkış tarihinden bu yana patriarkal düzeni kadınlar ve LGBTİ+’lar nezninde meşrulaştırmak için elinden geleni ardına koymamıştır. Ana akım Psikoloji’nin babası olarak kabul edilen Sigmund Freud, kadını penisi olmadığı için eksik gören bir aklı teorisinin her yerine buram buram işleyerek heteroseksizmi ve patriarkanın yeniden dizayn edilmesine çanak tutmuştur.

Psikoloji’de eşcinsellik (şimdi LGBTİ+ diye tanımladığımız ama o dönem eşcinsellik diye tek bir cinsel kimlik ve yönelim varmış gibi adlandırılıyordu) yıllarca “hastalık, cinsel işlev bozukluğu, travması sonrası gerçekleşen duygu durum bozukluğu” diye tariflenmiş, “tedavi edilmesi gerektiği” patriarkanın en büyük kurumu devletin de katkılarıyla birçok yayın organlarında bangır bangır bunun propagandası yapılmıştır. Bu tedavileri şu an TV’lerde gördüğünüz gibi “Neden eşcinselsin kardeş” gibi düşünmeyin. Bu tedaviler içinde LGBTİ+’lara doğrudan “bilimsel yöntem” adı altında tecavüz edilmiş, işkence yapılmış hatta aylarca akıl hastanelerinde bir suçluymuşcasına kapatılmıştır. Kadın ve LGBTİ+ mücadelesinin gelişmesiyle, yükselmesiyle LGBT+’ların kendi kimliklerine ve yönelimlerine sahip çıkmasıyla Psikoloji de bu durumdan etkilenmiş ve DSM’den( uluslararası kullanılan Amerikan Psikiyatr Birliği tanı kitabı) eşcinselliği 1973’te tanı kategorisinden çıkardı. Hatta APA 1974´de yayınladığı bildirgede, “Homoseksüellik muhakeme, denge, güvenilebilirlik, sosyal veya mesleki yeterlilikte herhangi bir bozulma anlamına gelmemektedir. Bu nedenle, APA homoseksüellere karşı işe alım, barınma, konaklama ve belge verme gibi alanlarda uygulanan her türlü kamusal veya özel ayrımcılığı kınar. APA ırk, inanç, renk ve benzeri konularda başkalarının korunmasını sağlayan ve homoseksüellere de eşit oranda garanti sağlayabilecek olan insan hakları yasalarının yerel ve federal seviyelerde uygulanmasını destekler ve teşvik eder. Ayrıca APA, homoseksüellik konusunda ayrımcılık yapan her türlü yasanın iptalini destekler ve teşvik eder.” demiştir (APA, 1974).

Dönemin politik atmosferine baktığımızda LGBTİ+ hareketinin dönüm noktalarından Stonewall ayaklanması olmuş, 2. dalga feminizmin yayılmasıyla dünyanın birçok yerinde kadınlar sokakta patriarkaya ve heteroseksist düzene isyan ediyor, cinsiyetçi ve heteronormatif tüm bu uygulamaları kabul etmiyordu. Bilimde kadın ve LGBTİ+ hareketinin basıncıyla bu değişikliği yapmak zorunda kalmıştı. Yani o çok süslü laflarla akademide okutulan “Psikoloji’nin politikadan uzak olduğu” lafı bu örnekle bile her alanın ne kadar politik olduğunu gözler önüne seriyor.

Günümüze geldiğinde de durumda bir değişiklik yok, başta LGBTİ+’ların mücadelesiyle DSM’den birçok homofobik ve cinsiyetçi öğeler çıkartıldı fakat; uygulama noktasında hala ortacağ karanlığını aratmayacak durumlar ortada. Sosyal medyada “çocuğunuz eşcinsel mi tedavi edebilirim” ya da tersinden fobik olmayan ruh sağlığı uzmanı arayan LGBTİ+’lar göze ardı edilmeyecek kadar çok durumdalar. Hiçbir bilimselliğe dayanmayan, APA’nın 1973’te patolojik tanı kategorisinden çıkardığı eşcinselliğin günümüzde sanki tedavi edilebilirmiş gibi lanse edilmesi de gayet politik. Onur yürüyüşlerinin yasaklandığı, gökkuşağı bayrağı var diye eylemlere polisin saldırdığı, muktedirin çıkıp “lezbiyen mezbiyen yok öyle bir şey” dediği koşulları düşündüğümüzde kendisine profosyonel (!) diyen ruh sağlığı uzmanlarının çıkıp eşcinselliğin tedavi edilebilir bir şey olduğunu ayan beyan söylemesi kadar normal bir şey yok. Yanlış anlaşılmasın bu normallik meşrulaştırmak değil, bu normallik geçtik etik değerleri, bilimsel değerlerin bile politik atmosferde nasıl eğilip büküldüğünü gözler önüne seriyor.

Biz feministlerin çokça dillendirdikleri bir slogan vardır “özel alan politiktir” bunun seans odalarına da nasıl yansıdığını görüyoruz.

Biz feministlerin çokça dillendirdikleri bir slogan vardır “özel alan politiktir” bu seans odalarına da nasıl yansıdığını görüyoruz. Bu durum LGBTİ+ ve feminist ruh sağlığı uzmanlarının mücadele etmesini beraberinde getirmekle birlikte esas olan özne mücadelesinin güçlülüğü ve niteliğiyle aşılabilir. Unutmamak gerek; patriarkayı heteroseksizmle mücadele etmeden yıkamayız!

Yaşasın feminist psikoloji!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s