Sosyal medya platformlarında gezinirken kendinizi birileriyle kıyasladığınız oldu mu hiç? Peki, kendinize yetersiz geldiğinizi hissettiğiniz oldu mu? İşte benim hikayem de tam olarak bu noktada başladı aslında.
Ortaokul son ve lisenin başlarında büyüme çağında olduğum için kilo almaya başlamıştım ve bu kilo alışımın sonu gelmiyor gibiydi. Fakat ben kendi bedenimi olduğu gibi sevmeye devam ediyordum. O zamanlar sosyal medya çok yaygın değildi, daha doğrusu yaygınlaşmaya yeni başlamıştı. Öncesinde hep dergi alırdım fakat kendimi dergilerdeki kadınlarla hiç kıyaslamazdım. Ne zaman ki sosyal medya iyice popüler olmaya başladı, ben photoshop nedir bilmeyen aklımla insanlara hayran hayran bakmaya başladım. Bu durum önce kendimi yetersiz hissetmeme sebep oldu, sonra da kıyaslamaya başlamama.
Medyanın yansıtmaya çalıştığı şeyi çözmem yıllarımı aldı. Amacı oldukça belliydi, herkesi tek bir kalıp içerisine sokmak. Her yılın modası farklı tiplemelerde insanlar, farklı vücut hatlarında ya da farklı giyinen insanlar oluyor ve genellikle kadınlar kendilerini o modaya uydurmaya çalışıyorlar. Çevremdeki çoğu kadında gördüğüm sürekli diyet hali de bir hayli etkilemişti beni o zamanlar çünkü medyanın yansıttığı tipleme uzun ince pürüzsüz bacaklı, dümdüz karınlı ve ince belli, çekici yüz hatları olan kadınlardı. Akran zorbalıkları nedeniyle ben de bu sözde diyet akımına ayak uydurmaya başlamıştım lise iki sonlarına doğru. Şimdi geriye dönüp bakınca anlam veremiyorum çünkü sağlıksız derecede kilom yoktu ve inanıyorum ki sağlıksız derecede bile olsa dalga geçmek yerine destek olunması gerekiyor. Okulun ortasında rezil edildikten sonra kendimi diyete ve spora verdim. İçinizden bazıları: “Ne kadar güzel bir yola başvurmuş!” diyor muhtemelen ama işin karanlık yüzü var çünkü ben vücudumu kabul edememeye başlamıştım. Ne kadar kilo verirsem vereyim bacaklarım ve kalçalarım istediğim incelikte, medyanın bize yansıttığı gibi olmuyordu, selülitlerim gitmiyordu, çatlaklarım hala olduğu gibi yerinde kalıyordu.
Neredeyse bir yıl boyunca diyetime ve sporuma devam ettim fakat istediğim kadar kilo veremediğimi fark ettim.
Neredeyse bir yıl boyunca diyetime ve sporuma devam ettim fakat istediğim kadar kilo veremediğimi fark ettim. Çünkü vücut bir noktadan sonra kendini sabitlemişti. Ben de yediklerimi gittikçe azaltmaya başladım ve tartıdaki o çok takıntılı olduğum sayının düşmeye başladığını fark ettim. Hal böyle olunca daha da azalttım yediklerimi ve işin sonunda çoğu yiyecekten korkmaya başladım. Sanki ağzıma atacağım tek bir lokma beni birden obeziteye çevirecek ve onca emeğim boşa gidecekmiş gibi bir korkuydu bu. Bir sene daha durum böyle devam etti, o sene sonuna doğru artık hiçbir şey yememeye ve güçten düşmeye başlamıştım.
Çevremdeki insanlar zayıfladığım ilk zamanlarda ne kadar güzel olduğumu, böyle devam etmem gerektiğini söyledi hep. Doğal olarak ben de devam ettim fakat zayıflama isteğini durduramadım. Tartıda gördüğüm son sayı 39’du ve bu sefer de insanlar ne kadar çirkinleştiğimi, kilo almam gerektiğini söylediler. Bu cümleleri yazarken oldukça gülüyorum çünkü hiçbir zaman insanların istediklerini, medyanın beklentilerini karşılayamayacağız. Boyum uzun olduğu için 39 kilo benim ölümüme yakın olan bir noktaydı çünkü ideal kilom 60-65 kilo arasında. Doktor olan teyzem sayesinde tedaviye başladım ve psikiyatristin bana söylediği ilk şey: “Eğer bir iki kilo daha verecek olsaydın, şu an karşımda oturmak yerine toprak altında yatıyor olacaktın.”
Medyanın belirlediği kriterlere uygun olabilmek, çevrem tarafından kabul görmek için ölmeyi mi göze almıştım yani? Benim kadar hayatı seven, hedefleri olan, başarılar kazanmak isteyen genç bir kadın bir hiç uğruna hayatını kaybedecekti.
Medyanın belirlediği kriterlere uygun olabilmek, çevrem tarafından kabul görmek için ölmeyi mi göze almıştım yani?
Toparlayacak olursam, maalesef ki hem ülkemizde hem de dünyada bu durumu yaşayan milyonlarca insan var ve şu ana kadar konuştuğum çoğu insan o duruma gelmesinden medyayı suçlu tutuyor. Bu tür yeme bozukluklarının gündeme fazlaca gelmesinden sonra vücut olumlama hareketleri, vücut nötrlüğü hareketleri başlamış olsa da faydalı olduklarını hala düşünmemekteyim. Medyada bulunan bütün markaların bu zihniyeti kabullenip insanları tek bir kalıba oturtmaktan vazgeçmeleri gerekiyor. Kendi vücudunu sevmek ya da sevmeye çalışmak bu dünyada hala oldukça zor fakat imkânsız değil. Hayatımızda bizi biz yapan bütün özelliklerimizi kucakladığımız, kendimizi yalnızca biz olduğumuz için sevdiğimiz bir dönem olması dileğiyle.