Sinem Esengen, Films For Action’da 27 Subat 2010’da yayinlanmis olaran “Infinite Relationships: Relationships Without Bounds or Boundaries, Love Without Limits” yazısını ararenkfanzin için cevirdi.
Bu yazı bilinen adıyla ‘tek eşli olmayan ilişkiler’ ve bildiğimiz ilişkilenme/evlilik/boşanma üzerine kurulu aşk anlayışının alternatiflerini denemenin faydaları üzerine. Bu makaleye cevabınız büyük ihtimalle benim birkaç sene önce aynı konuda David Sandstorm’un İsveççe bir dergi yazısına verdiğim tepki ile aynı olacak: “iyi fikir ama tabi ki benim için uygun değil”. Görünüşe göre yanılmışım. Tekrar tekrar öğrendiğim bir dersi yine hatırladım, fark ediyorum ki, beni en çok korumacı hale getiren ve rahatsız eden düşünceler uzun vadede benim için en önemlileri oluyor. Hepinizin hemen uyum sağlamanız gereken bir program sunmadığımı söylemeye gerek yok… ama birbirimize sürekli yeni fikirlere açık olmayı hatırlatmamız gerek çünkü herhangi biri her an hayatımız için kolaylaştırıcı olabilir.
Birkaç yıl önce bir turda harika bir deneyimim oldu, sonunda erkekler için toplumsal cinsiyet normlarının ortadan kalkmasının nasıl bir his olabileceğini deneyimledim: Tur boyunca gruptaki herkes ve bizimle turlayan insanlar hep birbiriyle açık olmayı, duygusal olarak destekleyici sevecen olmayı başarabiliyordu sonra bir anda birçok başka erkekle birlikte olma deneyimi daha öncekilerden çok daha farklıydı. Bu güvenli ve cesaretlendirici ortamda hepimiz herhangi bir şüpheden uzak ve bizi koruyacak duvarlar olmaksızın, korkusuz, özgür, her şeyi denemeye açık hissettik. Yüzeyde yalnızca birbirimize dokunmak ve birbirimizi tutmaktan korkmuyoruz gibiydi, yakınmayı ve bencil olmayı bırakmıştık; ama altındaki sonuçları harikaydı: Romantik ilişkilerimde mahremiyete ve duygusal desteğe ihtiyaç olmadığını anladım. Bunları her ilişkide yaratabilir ve bunlardan yararlanabilirdim.
Bu durum üzerine romantik ilişkilerim hakkında düşünmeye başladım…
arkadaşlıklarımın aşklarım gibi olmasının önünde bir engel yoksa neden aşklarım da arkadaşlıklarıma benzemesin ki? Bunun üzerine düşündüğümde, arkadaşlıklarımda aşklarımda hiç olmayan çok fazla şey vardı: arkadaşlarım hiçbir zaman kıskanç veya sahiplenici değildi.
- Ne olması gerektiğine dair katı bir sosyal imaja bağlı yaşamaya çalışmadılar,
- Arkadaşlıklarım hayatım boyunca bir şekilde devam ederken, ilişkilerimin ne zaman aşk hikayesi gibi mükemmel olmadığı ortaya çıksa bitiyorlar var sonrasında bu kişiyi hiç görmüyordum.
Bütün aşk ilişkilerim aşağı yukarı şu şekilde ilerledi:
Başlangıçta yeni ve güzel birisiyle tanışırdım, birbirimizin ufuklarını genişletir ve harika deneyimler yaşar, böylece aşık olurduk.
İlk başlarda birlikte daha özgür hissederdik ve dünya çılgıncasına mutluluklarla dolup taşıyor gibi gelirdi.
Ama yavaşça, dünyanın geri kalanına veya gelecekte bu kadar güzel şeyler hissedeceğimize güvenmeden ilişkimizi dış dünyadaki soğukluk ve tehlikeden koruyacağımız bir kaleye çevirirdik. Böylece tutkumuz bir kuruma dönüşmüş olurdu.
İlk başlarda doğal ve özgür gelen seks, diğer tüm ilişkilerimizden farklı olduğunun kanıtı olurcasına aşkımızı kutsayan bir mühür gibi kıskançlıkla korurdu. [Geçmişe bakıldığında bu seks için ilginç bir konum]
Kaçınılmaz olarak, bir gün uyanırdım ve bizi birleştiren özgür ve vahşi tutkunun bir alışkanlık, rutin, değişim korkusu ile yer değiştirdiğini fark ederdim; kurduğumuz kale bir mezar olmuş ve bizi içeriye, -aslında ikimizin de birbirimize yeni şeyler sunabilmek için ihtiyacı olan- dış dünyadan uzağa mühürlerdi. Tabutun içinde gitgide daha fazla kavga ettik – birbirimizden daha fazla fedakarlıkla aşkımızı kanıtlamasını istedik – temel bir yol arkadaşlığı güvencesi karşılığında, aşk seni daha fazlasını yaşamak için özgürleştirmeli- daha büyük topluluklara katılımını engelleyen bir yol arkadaşlığı güvencesi- seni alıkoymamalı.
Aşık olmak cennete açılan gizli bir kapı bulmak gibiydi, skor tutmadan her şeyi paylaştığımız, adil paylaşım hakkında endişelenmediğimiz bir ödül piyasasıydı; ama şimdi yeniden takas sistemine geri dönüyorduk, kimin daha çok ihtiyacı olduğunu görmek, kimin daha çok kontrol ettiğini görmek için rekabet ettik. İlişkilerdeki basmakalıp roller aşmaya yönelik bütün denemelerime rağmen kendimi bir anda sevgilisi olan bir sevgili olarak buluyordum.
Sınırlama konusu hep ortaya çıkıyordu: ilişkinin yürümesi için bazı şeyler sınırlar dışında olmalıydı.
Neden sürekli bu örüntüler içine düşüyoruz ve bunlardan nasıl kaçınabiliriz diye düşünmeye başladım. Sınırlama konusu hep ortaya çıkıyordu: ilişkinin yürümesi için bazı şeyler sınırlar dışında olmalıydı. Arkadaşlarımla herhangi bir şey asla yapılamaz değildi veya herhangi bir şeyin beklentisi yoktu. Birbirimize verebildiğimizi, verebildiğimiz zamanda veriyorduk ve birbirimizden doğalında gelmeyen ekstra bir şey beklemiyorduk (tabi ki bunlar sağlıklı oldukları durumdaki arkadaşlıklar). Bu durumda, aşk yaşamak için farklı ilişki modellerine bakmaya başladım ve ‘tek eşli olmayan’ veya ‘açık’ ilişkilenme biçimi ile tanıştım.
Tek eşli ilişkilerin kötü olduğundan bahsetmiyorum, ama binlerce ilişki turu var ve biz genelde kendimizi hep spesifik bir tanesine bağlıyoruz ve bu bana saçma geliyor.
Biraz keşfedelim. Birisinin partnerinin aldatması hakkında konuşmasını her duyduğumda, birilerinin gururla nasıl yapmak istedikleri bir şeye karşı koymayı başarabildiklerini anlatmasını dinlediğimde, birisinin ilişkisinde ‘hapsolmuş’ hissettiğini veya kendi arzu ya da isteklerini gerçekleştiremediğini duyduğumda, birisini başka birini ‘röntgenlerken’ gördüğümde; birbirimizi tek seçenekli bir ilişki sistemine hapsetmiş oluşumuz ve bu boğucu semptomları kaçınılmaz olduğunu kabul ederek diğer olasılıkları denemekten kaçınmamız beni sinirlendiriyor.
Aşık olmak cennete açılan gizli bir kapı bulmak gibiydi, skor tutmadan her şeyi paylaştığımız, adil paylaşım hakkında endişelenmediğimiz bir ödül piyasasıydı; ama şimdi yeniden takas sistemine geri dönüyorduk, kimin daha çok ihtiyacı olduğunu görmek, kimin daha çok kontrol ettiğini görmek için rekabet ettik. İlişkilerdeki basmakalıp roller aşmaya yönelik bütün denemelerime rağmen kendimi bir anda sevgilisi olan bir sevgili olarak buluyordum.
Tek eşliliği tek seçenek olarak kabul etmemiz ve onu desteklemek için çabamız bizi birbirimize açık olmaktan alıkoyuyor. Hayatın bütün karmaşıklığını karşımıza almaya ve açıkça arzulamaya cesaret etmeliyiz.
Sürekli radikal insanlar gibi davranmayı seviyoruz ama iş yapmaya ve pratiğe geldiğinde, radikal olarak farklı hayat tarzlarını yaşamaya gelince, programlanmış alışkanlıklarımızı sorgulamak aklımıza gelmiyor. Devrimci fikirlerimiz çoğu zaman sadece rozetler, farklı düşünceleri desteklememiz için ideolojiler, ama yaşamı dönüştürmek için katalizörler değil. Bu, anarşist değerlerimizin gerçek dünyada denenmesi, hepimizi etkileyen bir durum, ama şu ana kadarki tartışmamızda gördüğümüz kadarıyla, eğer ki yaşadığımız sistemi sorgulayacaksak, kendi ilişkilerimizi sorgulamaya da başlamamız gerek ve belki de sistemin sorunlarına çözüm önermeden önce farklı şeyleri denemek gerek.
Yani, eğer toplumumuzun sorunlarına gerçekten çözümlerimiz varsa, kendi ilişkilerimizin sorunlarını çözmek için bunları uygulamaya koyalım. İyileştirici, kendini iyileştir.
eğer ki yaşadığımız sistemi sorgulayacaksak, kendi ilişkilerimizi sorgulamaya da başlamamız gerek ve belki de sistemin sorunlarına çözüm önermeden önce farklı şeyleri denemek gerek.
Part 2: Açık İlişki Nedir?
Part 3: Açık İlişkiler İçin Duyduğum Bazı İtirazlar
Not: Bu yazı geniş bir perspektiften ve basit bir dille dosya konusunu ele alması sebebi ile seçilmiş ve çevrilmeye gidilmiş. Çeviri esnasında çevirmen tarafından yayın politikasına uygun şekilde uyarlanmıştır.