Transfobinin Türkiye toplumundaki en tetikleyici tarafı ne yazık ki medya. Her türlü medya çeşidi trans bireyleri uzun bir süre “dehşet saçan kişiler” olarak göstermekte, göstermeye de devam etmektedir. Hatta Türk toplumunda “trans kadın” ve “dayak atan travesti” kavramları dahi aynı kavramlar haline gelmiştir. Toplum genel olarak trans bireyleri, “kadın kıyafetleri içindeki erkekler” olarak tanımlamaya devam ettikçe, toplum nazarında cinsiyet kimliği ve beyanı görünmez, kaile alınmaz hale gelmiştir. Daha da kötüsü bu kavramlar gün be gün silikleştikçe trans bireyler toplumda daha görünmez hale gelmeye zorlanmaktadırlar. Trans bireyler de bu baskıyı bizzat üzerlerinde hissetmiş, resmi yerlerden uzak durma eğiliminde bulunmuşlardır.
Aslında Türkiye’de trans bireylerin güven içerisinde bulunabileceği bir mecra yok denecek kadar azdır. Örneğin bir kişi, kişisel bir tehdit aldığında emniyete başvurabilirken trans bir birey ölüm tehditleri aldığında emniyete başvurduğunda bazı polisler o kişi hakkında alaycı tavırlar sergileyebilmektedir. Translara olan bu yaklaşım, ister istemez onları kendi içlerine kapalı bir hale getirmiştir. Başka bir deyişle trans bir kimliğe sahip olmak toplum nazarında “utanılacak bir şey” gibi yansıtıldığından bunun baskısı trans bireylere de yansımıştır. Dolayısıyla translar sürekli olarak kendilerinden utanmak zorunda bırakılmışlardır. Bunun başka bir örneği de trans bireylerin tamamının toplumun gözünde “günah saçan” “seks düşkünü” insanlar olduğu yanılgısıdır. 1980-1990’lı yıllardan itibaren trans bireyler ekonomik açıdan çaresizliğe itildikçe seks işçisi olmaktan başka yol bulamamışlardır. Bu kısıtlamayı toplumun kendisi trans bireylere yaptığı halde, yine toplumun kendisinin trans bireyler bu işi “zevk” için yaptıklarını düşünmesi ironik bir durumdur. Toplumun dışına itilip sonra bundan utanmaları beklenmiştir. Toplumun ataerkil ahlakı bu utanmayı buyurmaktadır. Utanmayı gerçekleştirmek ataerkil anlayışa sahip medya için çok önemlidir. Bunun sebebi “trans olmanın” kendisinden de utanmaya yol açmaya çalışmasıdır. Bu anlayışa göre söz konusu utanma gerçekleştiğinde trans bireyler “girdikleri yoldan pişman olacak” ve ataerkil düzen için daha az tehditkar hale geleceklerdir. Tıpkı kimilerinin dua ile cinsel yönelimi değiştirebileceğini düşünmeleri gibi bu da aslı olmayan, bakıldığında sağlam bir amaca bile sahip olmayan bir plandır. Bu durumda utanılacak tek şey bu anlayışın kendisidir. Bu utanmaya zorlamaların bir başka örneği de trans bireylerin bedeni üzerindedir. Bir trans birey hatta toplumda bilinen yanlış adıyla bir “travesti” insanlar tarafından daima “açık saçık” kıyafetleri ile tanınır ve akılda kalır. Bu planlı olarak ataerkil toplum düzenine uymaması için planlanan bir anlayıştır. Bu yüzden de trans bireyler için toplumun genel bilinci, trans bireyler ya da toplumun söylemiyle “travesti”ler (!) sekse düşkün insanlardır yönündedir. Bu bağlamda da kıyafet – cinsel ilişki isteği yanılgısı defalarca kez yeniden kurulur ve trans bireyler de bu yanılgıdan maalesef ki kötü etkilenir. Bunun yanı sıra garip olan asıl durum ise, toplumun kolektif bilincinin ünlü olan trans bireyler söz konusu olduğunda pozitif yöne kaymasıdır. Adeta ünü ve parası olan kişi toplum yargılarını kırma hakkı elde etmiştir. Ancak diğer translar için bu geçerli olmayıp onlar, “trans kadın” “seks işçisi” olanlar gibi ekonomik sistemin dışına itilmek suretiyle toplumun yargılarını kırma yönündeki tek şanslarını da kaybetmiş olurlar.
[…] bağlamda, “Utanılacak Bir Şey Yok isimli yazısıyla Yağmur Özdemir, Türkiye’de Transfobinin nasıl bir yerde durduğunu, nasıl […]
BeğenBeğen